düşündüğüm kadar büyümemişim
şimdi düşününce milattan önce gibi gelen bir zaman dilimindeydim o vakit a dostlar...
10-11 yaşları kuvvetle muhtemel... hani var ya "büyüdüm lan ben, bana küçük muamelesi yapmayın... sensin lan ufaklık, kafayı kodum mu oturturum haaa!" diye diye kendi kendimize çocukluğumuzu, bıdıklığımızı inkar ettiğimiz zamanlar...
işte o günlerden bir gün, site aidatı yatırılacak, birkaç aylık bir aidat bu, o zaman için güzel para hani... pedro beni yanına çağırdı "al şu parayı, git yönetime, aidatı yatır" dedi.... analar babalar! neler oleyor? elime yüklü para vermeler, sorumluluk yüklemeler felan... ben o an resmen "ahan da anladılar benim büyüdüğümü, bir paranın sorumluluğunu alabileceğimi, bir vazifenin altından kalkabilecek olgunluğuna eriştiğimi" deyyu düşünceler içre kendimden geçtim haliyle... aldım parayı, 4000 basamaklı merdivenden çıkıp, site çarşısına varacağım... koordinat bu...
şimdi al parayı sok cebine di mi? yoooo... para elde gidiyorum... sebep? e para cepte olursa millet benim elimde parayla önemli bir göreve doğru emin adımlarla yol aldığımı anlayamayabilir a dostlar... anlayamayabilirler... anlamaları lazım oysa... (bak düşünüce şimdi, çocukluğumun ağzına ağzına çarpasım geldi)... neyse... 4000 basamaklı merdivenden pasaja doğru ilerlerken sağ tarafım bir uçurum gibin, bir boşluk gibin idi coğrafi olarak... bir de üzerine şiddetli bir rüzgar esmekte mi? tabi ki esmekte... o paralar benim elimden o hunhar, o aç boşluğa uçmakta mı? uçmakta tabi...
analar babalar! para gitti canlar, paralar uçtu gitti... olmaz olamaz! uçamaz!
"çocukluğum gözümün önünden bir çizgi film şeridi gibi geçti gitti inanın!"
ben koşar adım merdivenlerden geri inip, demirlerin üzerinden atlayıp, o uçurumsu tepelere tırmanmaya başladım... gözümün gördüğü paraları topladım ama heyecandan panikten gözüm dünyayı görmüyo tabi bi yandan da... en son artık çaresizlik içinde bir idam mahkumu gibi eve döndüm...
pedro "hallettin mi?" diye sordu...
"heee hallettim, ağzını yüzünü hallettim, paranın mına koydum"...
ama ne diim ki şimdi dostlar, a dostlar ne diim? "para uçtu" dedim... ses tiremekte, vücut titremekte, kalbim güp güp, yanaklar al al, gözler yaş yaş... yaş 11-12... milattan önce gibi şimdi... ama o tokat var ya yediğim... o tokat... işte o dün gibi, bugün gibi, demin gibi... hala sızlar gibi...
kişinin büyüdüğünü anladığı an, o parayı cebine koymayı akıl ettiği an'dır güzel kardeşlerim benim... tokatı yediği an ise henüz düşündüğü kadar da büyümediğini fark ettiği andır...
işte o günlerden bir gün, site aidatı yatırılacak, birkaç aylık bir aidat bu, o zaman için güzel para hani... pedro beni yanına çağırdı "al şu parayı, git yönetime, aidatı yatır" dedi.... analar babalar! neler oleyor? elime yüklü para vermeler, sorumluluk yüklemeler felan... ben o an resmen "ahan da anladılar benim büyüdüğümü, bir paranın sorumluluğunu alabileceğimi, bir vazifenin altından kalkabilecek olgunluğuna eriştiğimi" deyyu düşünceler içre kendimden geçtim haliyle... aldım parayı, 4000 basamaklı merdivenden çıkıp, site çarşısına varacağım... koordinat bu...
şimdi al parayı sok cebine di mi? yoooo... para elde gidiyorum... sebep? e para cepte olursa millet benim elimde parayla önemli bir göreve doğru emin adımlarla yol aldığımı anlayamayabilir a dostlar... anlayamayabilirler... anlamaları lazım oysa... (bak düşünüce şimdi, çocukluğumun ağzına ağzına çarpasım geldi)... neyse... 4000 basamaklı merdivenden pasaja doğru ilerlerken sağ tarafım bir uçurum gibin, bir boşluk gibin idi coğrafi olarak... bir de üzerine şiddetli bir rüzgar esmekte mi? tabi ki esmekte... o paralar benim elimden o hunhar, o aç boşluğa uçmakta mı? uçmakta tabi...
analar babalar! para gitti canlar, paralar uçtu gitti... olmaz olamaz! uçamaz!
"çocukluğum gözümün önünden bir çizgi film şeridi gibi geçti gitti inanın!"
ben koşar adım merdivenlerden geri inip, demirlerin üzerinden atlayıp, o uçurumsu tepelere tırmanmaya başladım... gözümün gördüğü paraları topladım ama heyecandan panikten gözüm dünyayı görmüyo tabi bi yandan da... en son artık çaresizlik içinde bir idam mahkumu gibi eve döndüm...
pedro "hallettin mi?" diye sordu...
"heee hallettim, ağzını yüzünü hallettim, paranın mına koydum"...
ama ne diim ki şimdi dostlar, a dostlar ne diim? "para uçtu" dedim... ses tiremekte, vücut titremekte, kalbim güp güp, yanaklar al al, gözler yaş yaş... yaş 11-12... milattan önce gibi şimdi... ama o tokat var ya yediğim... o tokat... işte o dün gibi, bugün gibi, demin gibi... hala sızlar gibi...
kişinin büyüdüğünü anladığı an, o parayı cebine koymayı akıl ettiği an'dır güzel kardeşlerim benim... tokatı yediği an ise henüz düşündüğü kadar da büyümediğini fark ettiği andır...
0 Responses to "düşündüğüm kadar büyümemişim"
Yorum Gönder