kelime haz'nesi

halihazırda elimizde mevcut, tüm benliğimizle sarıldığımız zavallı kelime haznemiz, tümce dağarcığımız ve bireysel literatürümüzle ilişmek dünyaya... ne acı lan! bir mevzuyu bin ahenkle anlatabilmek varken 50 tane kelimeye kelepçeli yaşamak... ne hüzünlü...

gerçi ahir ömrümüze sığmıyor ki ağız dolduran cümleler... büyük geliyor... sırıtıyor... kullanılan her ekstra süslü/alışılmadık kelime ödünç duruyor, gülünç oluyor bir anda...

oysa bir düelloya dönse diyaloglar, bir aşık atışması gibi coşsa dost meclisi sohbetleri, anlamı bilinen/bilinmeyen ve ama hiç forma şansı verilmemiş kelimelerin varlığıyla... ki binlercesinin uğultusu vardır dilimizin ucunda... fevkalade olmaz mı?

e tabi ki shakespeare'cengiz bir dünyanın hayalinden bahsetmiyorum sizlere dostlar... ya da "dilimize sahip çıkalım, bu türkçe kimseye kalmaz" da demiyorum...

hani bazen standart bir muhabbetin ortasında, karşınızdaki kişi, hiç kullanmadığınız ama niye kullanmadığınıza dair hiçbir fikrinizin olmadığı, halbuki kullansanız ne de güzel olur diye düşündüğünüz bir leziz kelimeyi cümlesinin en güzel yerine tablo gibi, jenerik gibi gömer de, tarif edilmez bir hissiyat olur, yüzünüz güler ya... o işte... o hep olsa, o daha sık olsa ya... ondan dert yanıyorum oğlum veyahut kızım!!!

0 Responses to "kelime haz'nesi"

Yorum Gönder